6 Haziran 2012 Çarşamba

Aziz Nesin 2

   Asıl adı Mehmet Nusret olan Aziz Nesin, 1915 yılında Heybeliada'da dünyaya geldi. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Aziz Nesin'in babasının adı Abdülaziz, annesinin adı Hanife'dir. Aziz Nesin’in annesi Hanife Hanım; sesi, yüzü, huyu ve okuma yazma bilmemesine rağmen söyleşmesiyle her bakımdan hoş, ince duygulu ve sağduyusu olan bir kadındır. Babası Abdülaziz Bey ise merhametli ama çok sinirli, hiddetli, kıskanç, coşkun bir insandır. Abdülaziz Bey, eşi Hanife Hanım’ı çok sever ancak sinirli bir yapıya sahip olduğu için zaman zaman ona kötü davranır. Gösterdiği her kötü davranıştan sonra, büyük pişmanlık duyar ama bunu da açığa vurmayı kendine yediremez. Abdülaziz Bey, evlilikleri boyunca eşine iki kez el kaldırmıştır. Bu olaylardan bir tanesi yazarın gözü önünde gerçekleşir ve ruhunda derin iz bırakır. Bu olayı Aziz Nesin'in açıklamasından okuyalım;


Annem kara bir çarşaf içinde sokağa çıkardı. Sık dokulu kara peçesini hiç kaldırmazdı yüzünden. Babamla birlikte sokağa çıkarlarsa ki pek seyrek olurdu, yan yana yürümezlerdi; (…) Annem, yemeni oyası işlediği renkli iplik kukalarından alacak. Pazar girişindeki dükkânlardan birine girdi, beni elimden tutuyor. Babam da arkamızda. Tuhafiyeci ya Rum ya Yahudi… Annem istediği şeyi söyledi. Satıcı camekândaki kukaları gösterdi. Dükkânın içi loş. Annem eğildi, sık dokulu peçe altından iyice göremediği için, eliyle peçesini aralayıp öyle baktı cam altındaki kukalara… İşte annemin suçu bu. Nasıl bir yabancı erkeğin yanında peçesini açar? Hem de Müslüman olmayan bir yabancının yanında… Oysa annem peçesini eliyle aralayıp eğilmiş, kukaya bakmıştı. İşte bu suçu yüzünden annemi dövdü babam.”


   Tam bir hilafet yanlısı olan Abdülaziz Bey'in Mustafa Kemal'e karşı tutumu serttir. Bir vatanperverdir fakat halifenin yanındadır. Aziz Nesin çoluğunu çocuğunu bırakıp Kurtuluş Savaşı'na gitmiş olan babasının Gazi'ye olan tutumunu şu sözleriyle ifade etmiştir;

“Mustafa Kemal, Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamadan önce halka bildirisinde Makam-ı Hilafeti düşman işgalinden tahlis amacı güttüğünü söylemişti. Babam gibi pek çokları da Hilafeti, halifeyi kurtarmak için savaşa katılmışlardı. Savaştan sonra kurtarmak istedikleri hilafet tümüyle ülkeden kovulunca aldatıldıkları kanısına varmışlardı."


   Aziz Nesin eylemleri ve eserleriyle sürekli siyasi felsefenin içinde olmuş ancak aktif siyasetten özellikle uzak durmuştur. Siyaset denemesi sadece iki ay sürmüştür. 1946 yılında yakın arkadaşı Esat Adil Müstecaplı’nın ısrarı ile Türkiye Sosyalist Partisine üye olur iki ay sonra da istifa eder. Partiden istifa etmesine rağmen hayatı boyunca sosyalist çerçevenin içinde olmuştur.
   
   Nesin, eylemleri sonucunda komünizm propagandası yapmaktan birçok kez yargılanmıştır. Ancak TKP bünyesi içinde de yer almamıştır. Ayşe Şule Süzük 'Akıntıya Karşı Aziz Nesin' kitabında bu konuya dair şunları söylemiştir:  “Benim bildiğim kadarıyla Aziz hiçbir zaman Türkiye Komünist Parti’li olmadı ve devamlı TKP’lilerle karşı oldu. Fakat aslında ileri devrimci çizgiye zaman zaman ters düşse de o bir nevi içgüdüsel olarak, doğru yolda bir takım yayınlar yaptı. Muhalefet etti, iktidara, o günkü faşist iktidara ciddi muhalafet yaptı yazılarıyla”.  Aziz Nesin’in sol düşünceye yakınlığı tartışılmaz olsa da ne sol ne de sağ onun eylemlerinin yanında olmuştur. Sağ kesim tarafından komünistlikle suçlanan Nesin, sol kesim tarafından da polislikle suçlanmıştır.


   Nesin etkinlik alanını genişletmiş, genişlettikçe daha büyük işlere girişmiştir. Popüler bir yazar olmayı başaran Nesin, etki alanının kendisine bir güç sunduğunu görmüş ve bu gücü kullanmayı hiç reddetmemiştir. Örneğin Türkiye solunun büyük bir kesimi ve aydını için tartışılmaz bir genel kabul gören “Alevilik güzellemesi”, Nesin tarafından sorgulanmıştır. Sivas Katliamı’nın bir gün öncesinde Aziz Nesin kendisini izleyen geniş Alevi topluluğa: “Beş yüzyıl öncesinin değerlerine, isimlerine tapmaya utanmıyor musunuz!” diye kızmakta ve alkışlanmaktadır. Aydın olmak bir adım önde olmaktır. Toplumun önünde olmak, onu ileriye çekme çabasıdır. Ve bu çoğu zaman halkı eleştirmek, pek çok örnekte onun için ama ona rağmen düşünmek ve ona yönelmek demektir.


   Sivas Katliamıyla ilgili belgesel 7'şer dakikalık 6 video şeklinde aşağıda bulunmaktadır. İzleyin..





İnternette bulduğum "Sivas Üzerine" yazısı,


"Yanıt verilmesi gereken bir diğer konu ise, Sivas Katliamı üzerinden Aziz Nesin’e yöneltilen suçlamalar. Türkiye kapitalizmi, Sivas’taki katilleri kışkırttığı iddiasıyla Nesin’i idamla yargılarken, bir grup “aydın”, Zeynep Oral’ın çok güzel ifadesiyle, “o ama sözcüğü ile” Nesin’e saldırıp katliamda yitirdiğimiz aydınlarımıza, sanatçılarımıza, ilerici tüm insanlara hakaret etmiştir!

Bu “ama” tavrını, Barış Pirhasan’ın röportajında görmek mümkün.

Aziz Nesin’i suçlamak gerekmiyor, Sivas Katliamı’nı  sadece Aziz Nesin’i susturma operasyonu olarak okumak ciddi bir siyasi darlığın ürünü olduğu kadar, kötü niyet ifadesidir. Bu yorum, her şey bir tarafa, Birinci Paylaşım Savaşı’nı Sırbistan Prensi’nin öldürülmesi ile açıklamak kadar abestir!

Bu sayfalarda bir kez daha hatırlatmak, hatırlamak gerekiyor. Sivas bir meydan okumadır! Türkiye’de gericiliğin, 12 Eylül faşizminin beslemesi olan ve misyonunun ötesine taşarak iktidara yüzünü çeviren yobazlığın, önündeki gerçek engeli,  Türkiye solunu sindirme girişimidir. Katilleri harekete geçiren ise solun yaydığı aydınlıktan duydukları korkudur!

Gericiliğin her geçen gün etkinlik alanını genişlettiğini ve Türkiye insanını karanlığıyla kuşattığını ilk sezenlerden biri  Aziz Nesin’dir. Nesin’in Şeytan Ayetleri’nin yayımlanmasında  somutlanan, ama ona indirgenemeyecek olan laikliği tartışma ve tamamlanamamış bir hesaplaşmayı tamamlama, gericilikle hesaplaşma ve bu mücadeleyi geniş kitleleri de arkasına alarak örgütleme girişimi, gericiliğin ve Türkiye sermayesinin gericilik üzerinden kurduğu planları bozmaya yönelmiş ve gerek düzeni gerekse çıkar peşindeki gericiliği korkutmuştur. O görüntülerde, “Allahuekber” diye haykıran kitlenin acizliğini ve yaptıkları açıklamalarla taraflarını ve süreçte oynadıkları rolü belgeleyen siyasilerin katliamı onaylayan yaklaşımlarını fark etmemek mümkün değildir.

Gericilik ilerleyen süreçte genişlettiği kuşatmasını, bugün de yeni araçlarla sürdürmektedir.

Aziz Nesin, bize hesaplaşmanın bitmediğini hatırlatmaktadır!"

    

SİVAS ACISI

Ben tanırım 
Bu bulut bizim oranın bulutu 
Hemşeriyiz ne de olsa 
Benim için kalkmış ta Sivas'tan gelmiş 
Yurdumun bulutu 
Başımın üstünde yeri var 


Ben bilirim 
Bu rüzgar bizim oranın rüzgarı 
Hemşerimiz ne de olsa 
Benim için kopup gelmiş yayladan 
Yurdumun rüzgarı 
Kurutsun diye akan kanlarımı 


Ben anlarım 
Bu acı bizim ora işi, hançer acısı 
Bir ülkedeniz ne de olsa 
Aynı dili konuşsak da 
Anlamayız birbirimizi 
Hançerin nakışı 
Tanıdım acısından, Sivas işi 


Ben duyarım, duyumsarım 
Bizim oranın sızısı bu 
Binip kara bir buluta Sivas ilinden 
Sivas rüzgarında uçup gelmiş 
Helallik dilemeye 


Ey yüreğimin onmaz acıları 
Ey beynimin dinmez sancıları 
Suç ne bende, ne de sende 
Ne de olsa yurttaşımsın 
Kapalı da olsa bütün vicdan kapıları yüzüme 
Bilmelisin, bir yerin var can evimde


                                                    Aziz Nesin





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder